[Kitap-Roman] Peter Pan Ölmeli, John VERDON

06:05 m 0 Yorumlar

Peter Pan Ölmeli kitabını yeni bitirdim. Bundan önce John Verdon’un okuduğum tek kitabı Aklından Bir Sayı Tut. 1. Kitaptan 4. Ye atlamış gibi olsamda olaylar çok da fazla bağlantılı olmadığı için sıkıntı çekmedim. Sadece Gurney’in aile hayatında önceki kitaplarla bağlantılı yerler vardı ama yazar kısa açıklamalarla fikir sahibi olmanızı sağlamış. Yani seriyi karışık okumak isteyenler ya da birkaç kitabı atlamak isteyenler için bir sorun yok. Ben ise kütüphanede hangisini önce bulursam onu okudum. :D






Kitabın arkasındaki tanıtım şöyle;

John Verdon'un şimdiye dek yazdığı bu en şaşırtıcı romanında, her olayı bulmaca çözer gibi ele alan Dave Gurney, polisin belirttiği şekilde işlenmesi imkansız olan bir cinayeti sıra dışı dehasıyla çözebilecek mi…

Varlıklı bir işadamı, annesinin cenazesinde suikasta kurban gitmiştir. Suçlu bulunan karısı tutuklanır ve ömür boyu hapse mahkum edilir. Onun masum olduğuna inanan sürgündeki dedektif Hardwick, bu esrarı çözebilecek tek kişinin, Dahi Dedektif DaveGurney'in kapısını çalar. 
Suikastçının, bulunduğu noktadan hedefi vurabilmesinin imkansızlığı sadece Gurney'in dikkat edebileceği küçük bir ayrıntıydı.
Gurney, soruşturma için delilleri toplamaya başladıkça birbiri ardına tuhaflıklar olduğunu fark eder ve çok geçmeden tehlikeli bir adamın, sonucunda sadece ölüm olan şeytani hamleleriyle karşı karşıya kalır. Bu adamla alay eden herkes, bir gün ansızın ortadan kaybolmuş, kendilerinden bir daha hiç haber alınamamıştır. Öldürürken hep aynı şarkıyı mırıldanan, dünyanın en azılı tetikçisi, çocuk görünümlü olduğu için "Peter Pan" denilen sihirbaz bir cani.

>Kendi yorumuma gelirsek, kitap biraz sığ kalmış gibi geldi bana. 500 küsür sayfaya yetecek derinlikte bir hikaye olmamış.

>Kitapta bir fark vardı katilin kim olduğu önceden biliyorduk. Zaten kitabın arka kapağında bile yazıyordu bu. Amaç bu kiralık katili tutan kişinin kim olduğuydu.

>Kitap boyunca Gurney (ana karakter) bir sürü delil buldu. Ama kiralık katili kimin tuttuğunu bu delilleri kullanarak değilde aklına birden gelivermesiyle bulması bana çok saçma geldi. Yani kitapta durduk yere , aaa katili kimin kiraladığını buldum, gibi bir durum olmuş.

>Katil “en zor işlerin adamı olarak tanınan bir profesyonel katil” olarak tanımlanırken, onu yakalamaya çalışan emekli bir dedektifin yanına kadar gelebildiği halde neden onu önceden öldürmedi ?

>Gurney’in ailevi olayları, iç düşünceleri çok uzundu, kitabın yarısını kaplıyordu. Bazen atlamayı bile düşünsem de kişiliğim el vermedi.

>En başta katilin lunapark ve palyaçolarla ilgili kabuslar gördüğünün öğreniyoruz ama kitabın sonunda katil lunaparka giderek orada bazı olumsuz olaylara sebep oluyor. Bunu  da saçma bulduğumu söylemeleyim. Her gün hakkında kabuslar gördüğün çok korktuğun bir yere niye gidesin ki?

>Katilin lunapark ve palyaçolarla ilgili kabuslar gördüğünü korktuğunu biliyoruz buna sebep olan olayı ise öğrenemedik.

>En sevdiğim kısım ise David’in oğlunun ölümünden dolayı duyduğu suçluluk hissinin , katilleri yakalamak istemesine yol açtığının anlatıldığı bölümdü.  Oğlu bir araba kazası sonucu ölüyor ve Gurney bunun kendi dikkatsizliğin dolayı olduğunu düşüdüğü için istemese de bilinçaltında kendisini öldürmek istiyor. Ayrıca o gün oğluna çarpıp kaçan suçluyu yakalayamadığı için de emekli olsa da suçluları yakalayarak suçluluk hissini biraz azaltmaya çalışıyor.  Biliyorsunuz ki Gurney her kitapta bir suçluyu yakalamaya çalışıyor ve kendini hep katille karşı karşıya olduğu tehlikeli bir durumun içinde sokuyor.

>Kitapta bir ara kısa da olsa Türkiye’den bahsediliyor. İçimde “asın bayrakları” hissi oluşmadı değil.


Sabahın beşinde kafasındaki karmakarışık düşüncelerden kurtulup uykuya dalmak üzereydi ki telefonu çaldı. Karanlıkta telefonuna uzanırken boş bir su bardağını devirdi. Madeleine uykulu bir sesle söylenirken, komodinin üzerinde duran telefonunu buldu. Ekranda arayanın Hardwick olduğunu görünce, kalkıp çalışma odasına gitti.
“Ne var?”  “İnsan sabahın bu saatinde aranır mı diyorsun, biliyorum, ama Türkiye ile aramızdaki saat farkı 7, yani orada öğle oldu. Hava da çok sıcaktır herhalde.”
“Harika bir haber bu, Jack. Söylediğin için çok teşekkür ederim.” “Ankara’daki bir dostum aradı ve ben de seni arayayım dedim. Çiftçi Dave’in tavuklarına mısır verme zamanı, değil mi? Aslında o zavallı hayvanlara yemlerini bir saat önce vermen gerekirdi, tembel herif.” 

Polisiye romanlar tam bana göre değil sanki çünkü kitaptaki en beğendiğim yerler her zaman polisiye olmayan kısımlardan çıktı. Yazımı beğendiğim birkaç kısmı paylaşarak sonlandırıyorum. Hoşçakalın.

“Kendi adı dışında bir isim. Yatırırken ya da kucağına alıp severken ona verdiğin sempatik bir isim var mıydı?” Gumey ona hayır diyecekti ama birden, aklına uzun yıllardır unuttuğu bir şey geldi, üzüldü, hafifçe boğazını temizledi ve “Tabii ya...ona “Küçük Ayı" derdim,” diye cevap verdi. “Neden öyle derdin?” “Ne bileyim, garip bir görünüşü vardı...özellikle mutsuz olduğu zamanlarda...neden bilmiyorum, o görünüşü bana küçük bir ayı yavrusunu hatırlatırdı.” “Ve onu kucaklardın, değil mi?” “Evet” “Çünkü severdin onu, değil mi?” “Elbette.” “O da seni severdi, değil mi?” “öyle sanıyorum, severdi beni.” “Onun ölmesini istedin mi hiç?” “Elbette hayır.” “O senin ölmeni ister miydi peki?” “Hayır.” “Madeleine senin ölmeni ister mi?” “Tabii ki, hayır." “Kyle senin ölmeni ister mi?" “Hayır.” Claret, devam etmeden önce, sanki kendisini anlayıp anlamadığını görmek ister gibi, Gumey’in gözlerine baktı. Bir an düşündü ve “Seni seven herkes yaşamanı istiyor," dedi. “Elbette, öyle sanıyorum.” “O halde kendini Danny’nin ölümünden sorumlu tutma ve ölüm riskini göze alma duygusu... tamamen bencil bir durum bu, değil mi?"
………………….............................................................................................................................
Claret durdu, gücünü toplamak ister gibi, derin bir nefes aldı ve sonra, “Sen aşın kibirli bir adamsın, David,” diye devam etti. “Seni seven insanları umursamıyorsun. Seni sevenleri incitmemelisin. Daha önce yapmadıysan, şimdi yap bunu. Bir karın ve oğlun var, onların sevdiği bir adam olarak, hayatını tehlikeye atmaya hakkın var mı?” “Dinle beni, David,” diye sürdürdü konuşmasını. “Hayatta sevgiden daha önemli hiçbir şey yoktur, önemli olan sadece ve sadece sevgidir."
…………………….........................................................................................................................
 Konuya bu açıdan bakınca, oğlundan  kaçmasının nedeninin, kendi içine kapanıklığı olduğunu anladı. Bunu aşmak zor bir iş değildi. Ama bunu düşününce, kafasının içinde başka bir soru belirdi. Kyle’ı çok az görmesinin nedeni sadece içine kapanık olmasıyla açıklanabilir miydi acaba? Daha sonra aklına cevap verilemeyecek bir başka soru geldi: Bir oğlun varlığı, ona bir zamanlar iki oğlu olduğunu ve eğer o durum olmasaydı hâlâ iki oğlu olacağını...




0 yorum: