[Kitap-Roman] Peter Pan Ölmeli, John VERDON
Peter Pan Ölmeli kitabını
yeni bitirdim. Bundan önce John Verdon’un okuduğum tek kitabı Aklından Bir Sayı
Tut. 1. Kitaptan 4. Ye atlamış gibi olsamda olaylar çok da fazla bağlantılı
olmadığı için sıkıntı çekmedim. Sadece Gurney’in aile hayatında önceki
kitaplarla bağlantılı yerler vardı ama yazar kısa açıklamalarla fikir sahibi
olmanızı sağlamış. Yani seriyi karışık okumak isteyenler ya da birkaç kitabı
atlamak isteyenler için bir sorun yok. Ben ise kütüphanede hangisini önce
bulursam onu okudum. :D
Kitabın arkasındaki tanıtım
şöyle;
John Verdon'un şimdiye dek
yazdığı bu en şaşırtıcı romanında, her olayı bulmaca çözer gibi ele alan Dave
Gurney, polisin belirttiği şekilde işlenmesi imkansız olan bir cinayeti sıra
dışı dehasıyla çözebilecek mi…
Varlıklı bir işadamı, annesinin cenazesinde
suikasta kurban gitmiştir. Suçlu bulunan karısı tutuklanır ve ömür boyu hapse
mahkum edilir. Onun masum olduğuna inanan sürgündeki dedektif Hardwick, bu
esrarı çözebilecek tek kişinin, Dahi Dedektif DaveGurney'in kapısını çalar.
Suikastçının, bulunduğu noktadan hedefi
vurabilmesinin imkansızlığı sadece Gurney'in dikkat edebileceği küçük bir
ayrıntıydı.
Gurney, soruşturma için delilleri toplamaya
başladıkça birbiri ardına tuhaflıklar olduğunu fark eder ve çok geçmeden
tehlikeli bir adamın, sonucunda sadece ölüm olan şeytani hamleleriyle karşı
karşıya kalır. Bu adamla alay eden herkes, bir gün ansızın ortadan kaybolmuş,
kendilerinden bir daha hiç haber alınamamıştır. Öldürürken hep aynı şarkıyı
mırıldanan, dünyanın en azılı tetikçisi, çocuk görünümlü olduğu için
"Peter Pan" denilen sihirbaz bir cani.

>Kendi yorumuma gelirsek, kitap
biraz sığ kalmış gibi geldi bana. 500 küsür sayfaya yetecek derinlikte bir
hikaye olmamış.
>Kitapta bir fark vardı katilin
kim olduğu önceden biliyorduk. Zaten kitabın arka kapağında bile yazıyordu bu.
Amaç bu kiralık katili tutan kişinin kim olduğuydu.
>Kitap boyunca Gurney (ana
karakter) bir sürü delil buldu. Ama kiralık katili kimin tuttuğunu bu delilleri
kullanarak değilde aklına birden gelivermesiyle bulması bana çok saçma geldi. Yani
kitapta durduk yere , aaa katili kimin kiraladığını buldum, gibi bir durum
olmuş.
>Katil “en zor işlerin adamı olarak tanınan bir profesyonel
katil” olarak tanımlanırken, onu yakalamaya çalışan emekli bir dedektifin yanına
kadar gelebildiği halde neden onu önceden öldürmedi ?
>Gurney’in ailevi olayları,
iç düşünceleri çok uzundu, kitabın yarısını kaplıyordu. Bazen atlamayı bile
düşünsem de kişiliğim el vermedi.
>En başta katilin lunapark ve
palyaçolarla ilgili kabuslar gördüğünün öğreniyoruz ama kitabın sonunda katil
lunaparka giderek orada bazı olumsuz olaylara sebep oluyor. Bunu da saçma bulduğumu söylemeleyim. Her gün
hakkında kabuslar gördüğün çok korktuğun bir yere niye gidesin ki?
>Katilin lunapark ve palyaçolarla
ilgili kabuslar gördüğünü korktuğunu biliyoruz buna sebep olan olayı ise
öğrenemedik.
>En sevdiğim kısım ise David’in
oğlunun ölümünden dolayı duyduğu suçluluk hissinin , katilleri yakalamak
istemesine yol açtığının anlatıldığı bölümdü. Oğlu bir araba kazası sonucu ölüyor ve Gurney
bunun kendi dikkatsizliğin dolayı olduğunu düşüdüğü için istemese de
bilinçaltında kendisini öldürmek istiyor. Ayrıca o gün oğluna çarpıp kaçan
suçluyu yakalayamadığı için de emekli olsa da suçluları yakalayarak suçluluk
hissini biraz azaltmaya çalışıyor. Biliyorsunuz
ki Gurney her kitapta bir suçluyu yakalamaya çalışıyor ve kendini hep katille
karşı karşıya olduğu tehlikeli bir durumun içinde sokuyor.
>Kitapta bir ara kısa da olsa
Türkiye’den bahsediliyor. İçimde “asın bayrakları” hissi oluşmadı değil.
Sabahın beşinde kafasındaki karmakarışık düşüncelerden
kurtulup uykuya dalmak üzereydi ki telefonu çaldı. Karanlıkta telefonuna
uzanırken boş bir su bardağını devirdi. Madeleine uykulu bir sesle söylenirken,
komodinin üzerinde duran telefonunu buldu. Ekranda arayanın Hardwick olduğunu
görünce, kalkıp çalışma odasına gitti.
“Ne var?” “İnsan sabahın bu saatinde aranır mı diyorsun, biliyorum,
ama Türkiye ile aramızdaki saat farkı 7, yani orada öğle oldu. Hava da çok
sıcaktır herhalde.”
“Harika bir haber bu, Jack. Söylediğin için çok teşekkür
ederim.” “Ankara’daki bir
dostum aradı ve ben de seni arayayım dedim. Çiftçi Dave’in tavuklarına mısır
verme zamanı, değil mi? Aslında o zavallı hayvanlara yemlerini bir saat önce
vermen gerekirdi, tembel herif.”
Polisiye romanlar tam bana
göre değil sanki çünkü kitaptaki en beğendiğim yerler her zaman polisiye
olmayan kısımlardan çıktı. Yazımı beğendiğim birkaç kısmı paylaşarak
sonlandırıyorum. Hoşçakalın.
“Kendi adı dışında bir isim. Yatırırken ya da kucağına alıp
severken ona verdiğin sempatik bir isim var mıydı?” Gumey ona hayır diyecekti
ama birden, aklına uzun yıllardır unuttuğu bir şey geldi, üzüldü, hafifçe
boğazını temizledi ve “Tabii ya...ona “Küçük Ayı" derdim,” diye cevap
verdi. “Neden öyle derdin?” “Ne bileyim, garip bir görünüşü vardı...özellikle
mutsuz olduğu zamanlarda...neden bilmiyorum, o görünüşü bana küçük bir ayı
yavrusunu hatırlatırdı.” “Ve onu kucaklardın, değil mi?” “Evet” “Çünkü severdin
onu, değil mi?” “Elbette.” “O da seni severdi, değil mi?” “öyle sanıyorum,
severdi beni.” “Onun ölmesini istedin mi hiç?” “Elbette hayır.” “O senin ölmeni
ister miydi peki?” “Hayır.” “Madeleine senin ölmeni ister mi?” “Tabii ki,
hayır." “Kyle senin ölmeni ister mi?" “Hayır.” Claret, devam etmeden
önce, sanki kendisini anlayıp anlamadığını görmek ister gibi, Gumey’in
gözlerine baktı. Bir an düşündü ve “Seni seven herkes yaşamanı istiyor,"
dedi. “Elbette, öyle sanıyorum.” “O halde kendini Danny’nin ölümünden sorumlu
tutma ve ölüm riskini göze alma duygusu... tamamen bencil bir durum bu, değil
mi?"
………………….............................................................................................................................
Claret durdu, gücünü toplamak ister gibi, derin bir nefes
aldı ve sonra, “Sen aşın kibirli bir adamsın, David,” diye devam etti. “Seni
seven insanları umursamıyorsun. Seni sevenleri incitmemelisin. Daha önce
yapmadıysan, şimdi yap bunu. Bir karın ve oğlun var, onların sevdiği bir adam
olarak, hayatını tehlikeye atmaya hakkın var mı?” “Dinle beni, David,”
diye sürdürdü konuşmasını. “Hayatta sevgiden daha önemli hiçbir şey yoktur,
önemli olan sadece ve sadece sevgidir."
…………………….........................................................................................................................
Konuya bu açıdan bakınca, oğlundan kaçmasının nedeninin, kendi içine kapanıklığı
olduğunu anladı. Bunu aşmak zor bir iş değildi. Ama bunu düşününce, kafasının
içinde başka bir soru belirdi. Kyle’ı çok az görmesinin nedeni sadece içine
kapanık olmasıyla açıklanabilir miydi acaba? Daha sonra aklına cevap
verilemeyecek bir başka soru geldi: Bir oğlun varlığı, ona bir zamanlar iki
oğlu olduğunu ve eğer o durum olmasaydı hâlâ iki oğlu olacağını...
0 yorum: